|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
para cezası vermek |
fine f.
|
|
In the past, the Commission has had to fine vehicle manufacturers which have blocked parallel trade.
Geçmişte Komisyon, paralel ticareti engelleyen araç üreticilerine para cezası vermek zorunda kalmıştır.
More Sentences
|
2 |
Genel |
ödünç para vermek |
loan f.
|
|
Tom says he'd be willing to loan us some money.
Tom bize biraz ödünç para vermeye istekli olacağını söylüyor.
More Sentences
|
Law |
|
3 |
Hukuk |
para cezası vermek |
fine f.
|
|
In the past, the Commission has had to fine vehicle manufacturers which have blocked parallel trade.
Geçmişte Komisyon, paralel ticareti engelleyen araç üreticilerine para cezası vermek zorunda kalmıştır.
More Sentences
|
Common Usage |
|
4 |
Yaygın Kullanım |
(para) geri vermek |
repay f.
|
|
|
General |
|
5 |
Genel |
para üstü tutup vermek için kullanılan bir alet |
money changer i.
|
|
6 |
Genel |
para üstü tutup vermek için kullanılan bir alet |
moneychanger i.
|
|
7 |
Genel |
ödemek üzere para vermek |
tender f.
|
|
8 |
Genel |
vermek (para) |
place f.
|
|
9 |
Genel |
hak ettiğinden az para vermek |
underpay f.
|
|
10 |
Genel |
para cezası vermek |
mulct f.
|
|
11 |
Genel |
vermek (sahte para, karşılıksız çek) |
pass f.
|
|
12 |
Genel |
özellikle faiz karşılığında ödünç para vermek |
loan f.
|
|
13 |
Genel |
vermek (zamanını, para vb'ni) |
spare f.
|
|
14 |
Genel |
para vermek (bir işi finanse etmek için) |
put up f.
|
|
15 |
Genel |
bağışlamaya söz vermek (belirli bir miktar para) |
pledge f.
|
|
16 |
Genel |
para cezası vermek |
assess f.
|
|
17 |
Genel |
az para vermek |
underpay f.
|
|
18 |
Genel |
istemeye istemeye vermek (para) |
pony up f.
|
|
19 |
Genel |
artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek ya da önermek |
submit a bid f.
|
|
20 |
Genel |
eksik para üstü vermek |
short-change f.
|
|
21 |
Genel |
eksik para üzeri vermek |
short-change f.
|
|
22 |
Genel |
-e para vermek |
put into f.
|
|
23 |
Genel |
beş dolar para üstü vermek |
give 5 dollars back in change f.
|
|
24 |
Genel |
para üstü olarak beş dolar vermek |
give 5 dollars back in change f.
|
|
|
25 |
Genel |
para cezası vermek |
check f.
|
|
26 |
Genel |
yeniden ödünç para vermek |
reloan f.
|
|
27 |
Genel |
para cezası vermek |
unlaw f.
|
|
28 |
Genel |
para cezası vermek |
wite f.
|
|
29 |
Genel |
para cezası vermek |
merce [obsolete] f.
|
|
30 |
Genel |
(bir şeye) para değeri vermek |
monetize f.
|
|
31 |
Genel |
(bir şeye) para değeri vermek |
monetise f.
|
|
Phrasals |
|
32 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi yapmak için) para vermek |
pay to (do something) f.
|
|
33 |
Öbek Fiiller |
(birine) para vermek |
stake (one) to (something) f.
|
|
34 |
Öbek Fiiller |
birine borç para vermek |
stake someone to something f.
|
|
35 |
Öbek Fiiller |
birine bir şey alması için para vermek |
stake someone to something f.
|
|
36 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) kaynak, para, zaman ayırmak/vermek/akıtmak |
channel (something) in (something) f.
|
|
37 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) kaynak, para, zaman ayırmak/vermek/akıtmak |
channel (something) into (something) f.
|
|
38 |
Öbek Fiiller |
(birine) para vermek/ödemek |
fork something over (to someone) f.
|
|
39 |
Öbek Fiiller |
'-e para vermek |
stake to f.
|
|
Colloquial |
|
40 |
Konuşma Dili |
(birine bir miktar para) ödünç vermek |
spot (one) (some amount of money) f.
|
|
41 |
Konuşma Dili |
(birine bir miktar para) vermek |
spot (one) (some amount of money) f.
|
|
42 |
Konuşma Dili |
para vermek/ödemek |
fork something over f.
|
|
43 |
Konuşma Dili |
yapmak için para vermek |
pay to do f.
|
|
Idioms |
|
44 |
Deyim |
eksik para üstü vermek |
short-change f.
|
|
45 |
Deyim |
(birinin gösterdiği emek/sergilediği çaba için) bahşiş/para vermek |
make it worth someone's while f.
|
|
46 |
Deyim |
çok para ödemek/vermek/bayılmak |
pay top dollar f.
|
|
47 |
Deyim |
çok para vermek |
cost/pay/charge the earth [uk] f.
|
|
48 |
Deyim |
(birine) para vermek/ödeme yapmak |
cross (one's) palm f.
|
|
49 |
Deyim |
(birine) para vermek/ödeme yapmak |
cross (one's) palm with silver f.
|
|
50 |
Deyim |
para vermek/ödeme yapmak |
cross palm f.
|
|
51 |
Deyim |
para vermek/ödeme yapmak |
cross palm with silver f.
|
|
52 |
Deyim |
para vermek/harcamak |
put your hand in your pocket [uk] f.
|
|
53 |
Deyim |
para vermek/harcamak |
put your hand into your pocket [uk] f.
|
|
Trade/Economic |
|
54 |
Ticaret/Ekonomi |
ceza vermek (para cezası) |
impose a fine f.
|
|
55 |
Ticaret/Ekonomi |
iane olarak para vermek |
subsidise f.
|
|
56 |
Ticaret/Ekonomi |
iane olarak para vermek |
subsidize f.
|
|
57 |
Ticaret/Ekonomi |
para cezası vermek |
impose a fine f.
|
|
58 |
Ticaret/Ekonomi |
faizle çok borç para vermek |
overlend f.
|
|
Law |
|
59 |
Hukuk |
borç karşılığı mal/para vermek |
tender f.
|
|
Politics |
|
60 |
Siyasal |
rüşvet olarak vermek üzere toplanan para |
slush fund i.
|
|
61 |
Siyasal |
rüşvet vermek için toplanan para |
slush fund i.
|
|
History |
|
62 |
Tarih |
(birine) gümüş para vermek |
testern f.
|
|
Military |
|
63 |
Askeri |
para cezası vermek |
forfeit f.
|
|
Slang |
|
64 |
Argo |
büyük para vermek |
pay big f.
|
|
|
65 |
Argo |
iyi para vermek |
pay big f.
|
|
66 |
Argo |
kendinden taviz vererek para karşılığı hizmet vermek |
whore out f.
|
|
67 |
Argo |
para için prensiplerinden taviz vermek |
whore out f.
|
|
68 |
Argo |
para için kendinden taviz vermek |
whore out f.
|
|
69 |
Argo |
(para) vermek |
cough something up f.
|
|
70 |
Argo |
(para) vermek |
heel f.
|
|